25 Ağustos 2008 Pazartesi

Human Traffic

Film İngiltere-Irlanda (1999) yapimi. Yönetmenin ilk filmi ve başka da çekmemiş. Bu filmi yazıp çektiğinde yetmiş dört doğumlu Justin Kerrigan yirmi beş yaşındayda oluyor.
IMDB’de yapılan oylama popüler kültürün yarattığı beğeni duygusunun daraldığıını gösteriyor; 21 Ağu. 08 için ortalama 6.6/10 filme verilen puanlama, yedi bin küsür kişi tarafından. Fakan ben cok beğendim, 10 diyorum, eksikleri için not kırmıyorum; yani ben de tarafsız değilim. Bu arada filmin on ödülü var, altı tane başka ödüle de aday gösterilmiş. Yani raytinglere güvenmiyosaniz benim gibi, daha iyi başka kriter ne olsun. Fakan çok ciddiye de almamak lazim benim gibi bu reyting işini. Chatleşme olayında diyalog kurmayı öğrendiğim gibi, bu sanal ortam oylamalarını da biraz daha rahatlıkla karşılamayı öğreneceğim. Geçelim filme.
Bu itirafı sona saklamayayım, filmi Ingilizce izledim, altyazısız. Bir ingiliz filmini altyazısız izlemek zorunda bırakan sanal sinema camiasını kınıyorum. Fimin en çokça bulunan altyazısı Fransızca, fransızlarin bağımsız yapimlara aşkından kaynaklanıyor galiba, Tükrçe’yi geçtim Ingilizcesi bile yok piyasada. Belli ki bu film bizim (Türkiye) piyasasında daha gelmemiş. Fimi nerden duyup da indirdiğimi hatirlamiyorum, ama filmin torrent dosyasını saklıyorum, eğer hani bi isteyen olursa “seed” ederim diye. Ben şimdi yarım yamalak anladığım bir film üzerine yorumda bulunacağım baştan uyarılır. Şöyle de bakabilirsiniz, bu zat filmin can alıcı yerlerini kaçırmıştır bu yazıyı okumak filmin bekaretini bozmaz. Zaten ben bu konuda özenliyim ama dediğim gibi, korkuya gerek yok.
Beş gencin çoğu bir günde geçen toplam bir haftalık hikayesi jet hızıyla geçiyor ekrandan. Filmin doksan küsür dakika oluşuna ben şaştım, filmi izleyince siz de şaşacaksiniz. Çok yoğun, çok hizli akıyor. Bu tempoda filmin beş ayrı karakterine ısınıp onaların dünyalarına girmek de mümkün oluyor her nasılsa (altyazısız+ingiliz aksani olduğu halde). Fimin güzelliği, özgünlüğü senaryosunun ekrana yansıyışı. Senaryo çok yaratıcı, onu bir kitapta okumak da eminim çok güzel olur. Ve o senaryonun çok ustaca planlanmış sahnelere bu kadar ustaca oturuşu, fimin hem yönetmeni hem de senaristi olan Justin Kerrigan’ın çok yetenekli bir adam olduğuna işaret ediyor. Fimi çekenin bir sinema aşığı olduğunu, ve kendi özgün tarz arayışında çok yol katettiğini düşündüm. Filmin karakterlerinin kameraya bakarak ve hiç yapmacıklığa kaçmadan sergiledikleri başarılı oyunları filmin özgünlüğü. Burada hem oyuncuların hem de yönetmenin başarısından bahsedebiliriz. Çoğu sahne yakın çekimden, farklı objektifler kullanilarak değişik açılar elde edilmiş. Yakın çekimlerin çok olması, hem sayıca çok olan filmin karakterlerine doksan dakkada ısınmamızı sağlıyor, hem de çok sıcak ortamların muhabbetlerine ısınmamızı sağlıyor. Britiş gençliğinin içinin kaynadığı, enerjiyi döktükleri ortamları, sergiledikleri yaratıcıkları karşılıklı diyaloglar olarak veriyor film. Kendi arkadaş ortamınızda en damar muhabbetlerin döndüğünü düşünüyorsanız, ve o kıvamın başka ortamlarda yakalanamayacağını düşünüyorsanız, bu film size böyle güzel bir kıvam sunuyor. Filmde dostluk bağlarının samimiyeti var, filmdeki karakterlerin ayrı hayatlarında karşılaştıkları sorunlardan sıyrılıp sığındıkları.
İşsizlik sorunu, yabancılaşma, idealler mevzuu, uyuşturucu, disko ortamları, club kültürü ve güvensizlik gibi sorunları bu arkadaş grubu nasıl yaşayıp normalleştiriyor, belki de aşıyor filmi izleyip göreceksiniz. Filmin diyaloglarının ve hikayenin etrafında döndüğü temanın çok da bilindik mevzular etrafında dönüyör olması filme belki biraz belgesel tadı katmış. Ama bu yorumu cok kişisel kabul edin, çünkü filmin editing i cok yaratıcı ve kurulan hayal öğeleriyle süslü, ve ayrıca dış ses ve iç sesler tüm sahnelere cok uymuş. Zaten sorunlarımızın bilindik olmadığını kimse iddia etmiyor, değil mi. Filmin müzikleri de çok hoş, onları indirip filmde geçtiği ortamlar benzeri ortamlara özenirseniz kullanabilirsiniz. Ve fakat, sonu için benim beklentim daha yüksekti, en azindan sonu daha iyi olabilirdi. Filmin sonu acaba başka bir filme gönderme ya da bir çeşit dalga geçme olabilir mi bilmiyorum.
Konuşmaların çoğunu anlamadığım bir film hakkında daha fazla gevezelik yaparsam sonra utanacağım. Susuyorum, filmi altyazılı tekrar izleyinceye kadar.

Not: Filmde çok sigara içildi canim çekti. Çok da uyuşturucu, uyarıcı cinsinden şeyler tüketildi, onlarin tadini bilmiyorum. Bir de yabaci filmlerden neler kapabilirim gözüyle bakınca, Ingiliz disko oramlarının janjanı ilgi çekici. İşsizliğin orada da kol gezdiğine, ve bu sorunları yaşayan gençlerin filmde sizin dile hakimiyetimden daha fazlasını sergiliyor oluşlarına ve siktiriboktan işlerde çalışıyor oluşlarına şaşırabilirsiniz. Neden şaşırmayalım, sonuçta orası bir zamanlar üzerinde güneş batmayan ülkeydi. E tabi film bu, hikayesini vereceği kişileri yaratıyor ve onlar da biraz laf cambazi oluyor diye de düşünülebilir. Türkiye’de iş bulma sorunun ve nüfusun yüzde ellisinin genç olduğunu düşününce acaba bizim gençlik filmimiz çekilse nasil olurdu düşünebiliyo musunuz? Filmin genç oyuncularına da değineyim, çok iyiler. Özellikle Jip (John Simm, 1970) Moff (Danny Dyer, 1977). Filmin oyuncuları film çekildiğinde baya gençtiler, şimdi büyüdüler. John Simm ingiliz televizyon yapımlarında ve kariyerinin yüksek basamaklarında yer alıyor.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

türkçe altyazısı eline geçtiyse banada gönder lütfen. saykodelic@gmail.com sevgiler.

ozgu1r dedi ki...

Bulursam gonderirim, lakin biraz zor. Bu filmin tanıtılması gerekiyor festivalde falan, ancak o zaman alt yazısı cıkar. Bizim site tanıtmak için yeterli olmayacak sanırım :)